Ana Sayfa / Biyolojik Kuantum / Radyasyonu Biyolojik Kuantum’la Sıfırlıyoruz!

Radyasyonu Biyolojik Kuantum’la Sıfırlıyoruz!

Günlük koşuşturmada farkında olmasak da aslında bir radyasyon denizi içinde yaşıyoruz. Birçok radyasyon kaynağı hayatımızın bir parçası olmuş durumda.

Bunlardan bazıları;

•Güneşten gelen ultraviyole ışınlar,
•Kızılötesi ışınlar,
•Mikrodalga ısıtıcı, pişiriciler,
•Radyo dalgaları
•İyonize olan radyasyon…
•Artık vaz geçilmezimiz olan cep telefonları, tabletler
•Baz istasyonları, vericiler
•Bilgisayar
•Televizyon
•Uçaklar, havalimanı yerleşimleri
•Hastaneler, radyoaktif içerikli tıbbi tanı ve tedavi yöntemleri

Birçok etken teknolojinin hızlı gelişimine ayak uydurma gerekliliği ile günlük yaşamımızla içiçe geçmiş durumda. Öyle ki çocuklarımız – büyüklerimiz, yaş grubu gözetmeksizin cep telefonları ve tabletlerle deyim yerindeyse yatıp kalkmakta. Her işimizi görebilmek için öncelikle elimiz telefonlarımıza uzanıyor.

Sabah güne başlamak için alarm artık telefonlarda. Uyandığımızda hava durumunu kontrol etmek, günlük olayları, siyaseti, ekonomiyi, ülke gündemini takip etmek için kısa bir göz gezdirme; evden çıkmadan önce yol durumu, trafik ne durumdadır diye bakıp güzergah ya da çıkış saati belirleme yine telefona bakmadan olabilemiyor artık. Yolda bir gözümüz hep telefonda. Radyoda sıkça bir spot yayınlanıyor; “telefona bakma yola bak” diye uyarıyor sürücüleri. 13 yaşındaki Oğlumun verdiği tepki; “telefona bakmadan nasıl yola bakılabilir ki? Hangi yoldan gideceğimizi o söylüyor bize!” durum bundan ibaret…

Sosyal medya takibi, günlük çalışma programı, toplantılar, randevular hepsi telefon ya da tabletler üzerinden yönetiliyor, anlık olarak. Fotoğraf, video çekme, önemli notların sesli kayıtları…. Arada konuşuyoruz ta tabi telefonlarımızla, hem de çoğumuz kulağımıza dayayarak ve dakikalar boyunca. Kol saati kullananlar bile azaldı, telefondan bakmak daha pratik çünkü bir çok kişi için.

Düşünsenize günlük yaşamınızda hangi anınızda telefon/tabletinizi beş metre uzağınıza koyabiliyorsunuz? Kaç kişi yapabiliyor bunu? Çoğumuz için en uzak mesafe, bir kol boyu… bir adım mesafesi bile değil…

Kaldı ki bu örnekleme sadece cep telefonu ve tablet üzerinden. Elbette ki tek radyasyon kaynağı bu araçlarımız değil. Bunlar artık vazgeçilmezlerimiz… Eleştirmek adına söylemiyorum, öyle yoğun tempoda koşuşturmak ve işlerimizi aksatmadan organize edebilmek için ihtiyaç duyduğumuz kolaylıkları sağlıyor bize teknoloji. Yok sayarak iptidai usullerle işlerimizi zorlaştırmayı seçmek akıl işi değil tabii ki…

Belki seçici davranabiliriz diye düşünmeden de edemiyorum aslında. Günün büyük bir çoğunluğunda mecburuz, evet… kabul…. Fakat gerçekten kullandığımız ya da elimizden düşürmediğimiz her an ihtiyaçtan mı yapıyoruz bunu? Saatlerce keyfi olarak radyasyon aldığınız, manyetik alan içerisinde kaldığınız olmuyor mu hiç? Bunların ne kadarını elimine edebilirsiniz peki? Ve dahası bunun için ne kadar istekli olursunuz? Yanıtları duyar gibiyim…

Şu bir gerçek ki; ne kadar hassasiyet gösterirsek gösterelim, artık radyoaktivite olgusunu yaşamımız dışında bırakmamızın mümkünatı yok… Ne iletişim ya da ulaşım araçlarımızdan vazgeçebiliriz ne de gerektiğinde tedavi olmaktan, tıbbi tanı yöntemlerini kullanmaktan. AVM’lerde alış veriş yapmaktan… (Belki mikrodalga fırınlarınızı gözden çıkartabilirsiniz yine de).

Durum bu kadar içselleşmişse ne yapmalı peki, her geçen gün, her geçen saat hatta dakika ve an bedenimizde mevcut olan radyoaktiviteye yeni yüklerin gelmesi, mevcut olan henüz doğal sürecini tamamlamadan bedenimizdeki etkisi geçmeden yeni yüklerin sürekli olarak ilave olmasını kaçınılmaz deyip kabul mü etmeliyiz?

Radyoaktif etki, maruz kalınan doz ile birlikte maruz kalınan sürenin uzun ya da kısa olmasına göre güçlü veya zayıf olarak gösterir kendisini. Yani düşük dozlara sürekli olarak maruz kalmak, bir süre sonra sanki çok yüksek dozlara maruz kalmış gibi etki gösterir bedende.

Tahribatın boyutları önceleri önemsenmeyecek hatta hissedilemeyecek seviyelerden, dozun artarak birikim göstermesiyle bedende farklı etkiler görülmeye başlar ve süre uzadıkça daha ciddi problemler şeklinde çıkar karşımıza… Önceleri hafif halsizlik, baş ağrısı, ciltte hassasiyet hissederken bunlarla kolayca baş edebilirsiniz. Giderek uyku düzeninizin ve kalitenizin bozulması, sindirim sorunlarının yaşanması gibi etkiler daha fazla rahatsızlık duymanıza sebep olur. Sürecin ilerlemesi ile daha vahim etkiler ortaya çıkar; kemik tümörleri, lösemi, lenfoma gibi farklı kanser türleri… Bağışıklık sisteminin zayıflaması, her hastalık etkenine açık hale getirir bedeninizi.

Şu soru geliyor hemen zihinlere; teknoloji ve radyasyon bu kadar yaşamımızın içindeyken bu akıbeti yaşamak kaçınılmaz mı? Kendimizi ve çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz? Bu etkileri nasıl bertaraf edebiliriz?

Mevcut tıbbi yöntemler ile bedendeki radyoaktiviteyi yok etmek, etkiyi durdurmak söz konusu değil. Ancak, radyoaktivitenin yol açtığı bazı hasarları gidermeye yönelik uygulanabilen yöntemler kullanılabiliyor. Yani hasar meydana gelip, olumsuz etki ve belirtiler için hasarı azaltmaya veya gidermeye yönelik yöntemler. Radyoaktivite kontrol edilemeyen bir olaydır. Yavaşlatılamaz, durdurulamaz. Zayıflayan bir tempoyla tükeninceye kadar sürer.

Yapmakta olduğum Biyolojik Kuantum seansları esnasında bedendeki radyasyon seviyelerini, kaynaklarını frekans seviyesinde tespit etmek mümkün. Bu oldukça değerli bir bilgi bedenin ne durumda olduğunu görmek, farkındalık sağlamak açısından. Farkındalık sağlamak ve bedenin taşıdığı radyasyon seviyesini net ve bilimsel olarak kişilerin önüne koymak ilk adım olarak güçlü bir etki yaratıyor, bir değerlendirme fırsatı ortaya koyuyor; yaşamımda neleri değiştirmeli, nelerle ilgili yeni seçimler yapmalı, nelerden vazgeçmeli ve bunu hangi seviyede, ne kadar yapmalı? Mümkün olabilen davranışsal değişimler, yeni yüklerin bedene alınması noktasında kontrollü olmayı sağladığı için oldukça önemli ve değerli.

Hepsi bu kadar mı dersiniz? Biyolojik Kuantum Sistemi, bedende mevcut radyoaktivite seviyesini tespit etmekle kalmıyor, aynı zamanda bu yükün frekans dengelemesi ile azaltılmasını da sağlıyor. Dolayısıyla, taşıdığımız radyoaktivite seviyesini sürekli olarak artış sürecinden kurtarıp, düzenli uygulamalar ile düşük seviyelere çekme imkanı sağlıyor.

Radyasyon nedir?

Bir maddenin özeliklerini kaybetmeden bölünebileceği en küçük parçası Atom’dur. Gözle görülüp, duyusal olarak algılanamaz boyutlarda olan atomların, ancak özel yöntemlerle varlığı ispatlanabilir. Eğer atomları yan yana doğrusal bir boyutta dizme ve ölçümleme imkanı olsa, kol kola girmiş 10 milyon atom ancak ince bir kağıt kalınlığına ulaşabilir.

Atom; proton ve nötrondan oluşan bir çekirdek ve çekirdek etrafında yörünge takip ederek hızla dönen elektronlardan oluşur. Sadece en basit çekirdek olan Hidrojen atomu çekirdeğinde nötron bulunmaz, 1 proton ve 1 elektrondan ibarettir Hidrojen atomu.

Atom çekirdeğinde yüksüz olan nötronların pozitif yük taşıyan protonlara oranı hafif izotoplarda 1 iken, periyodik cetvelin sonlarındaki ağır elementlere doğru bu oran giderek artar. Bu oran arttıkça Nüklit’in artık kararlı olmadığı bir noktaya gelinir. Nüklit; çekirdekten ışın yayan birimdir. Daha ağır nüklitler dışarıya verecek fazla enerjileri olduğundan “kararsızdırlar”. Bu elementler “Radyonüklit” olarak isimlendirilir. Radyonüklitler enerji fazlalıklarını ışın yayınlayarak (radyasyon) giderirler, fazla elektronlarını aktararak kararlı olma haline geçiş yaparlar. Bu olaya da Radyoaktivite ya da Radyoaktif Parçalanma denir. Radyasyon ise bu elektromagnetik enerji ya da partikül ışınlarının verilmesidir.

En çok görülen radyoaktitvite; X- ışınları, Alfa, Beta ve Gama parçalanmaları şeklindedir. Bunlar aynı zamanda İyonize Olan Radyasyon olarak da ifade edilir.

Peki tüm bu olagelen değişimler, tepkimeler bizleri, çocuklarımızı, hayvanlarımızı nasıl etkiler? Üzerimize dökülen bir bardak kaynar suyun etkisini hissetmek ani ve çarpıcı olmakla birlikte, anında hissedilebilir bir acı duygusu verdiği için o anda algımız nettir. Oysa radyasyon etkisi, sözünü etmekte olduğum bu elektron değişimleri sürecinde tamamen beş duyumuzun algı seviyesi dışındadır.

Bedensel olarak radyasyonun etkisini hissetmemiz, derinden oluşan tepkimelerle başlar. İyonize olan radyasyon, biyolojik etkisini hücrelerde atomları iyonlaştırarak ve hücre içinde iyonların oluşmasına yol açarak gösterir.
Gerek X-ışını ya da Gama ışını gibi elektromagnetik, gerekse Alfa ışınları, Beta ışınları, nötron ve proton gibi tanecik radyasyonu olsun, hepsinin biyolojik etkileri temelde aynıdır.

İyonizasyonun tek hücrede gösterdiği biyolojik etki radyasyon cinsine bağlı olmaksızın vücutta meydana getirdiği zarar, maruz kalan dokunun yapısına, radyasyon dozuna, maruz kalma süresine bağlıdır. İyonizasyon hemen oluştuğu halde biyolojik cevap daha yavaş bir süreçte ortaya çıkar.
Radyasyon bedende biyolojik hasarlara, hangi faktörlere etki eder?

Bedende oluşan etkilerin belirleyicileri Radyasyon Kaynağının Karakteristikleri ve Maruz Kalan Hedefin (Dokular) Karakteristikleri dikkate alınarak iki temelde incelenebilir.

1-Radyasyonun Karakteristiği dikkate alındığında;

-Farklı tiplerdeki iyonlaştırıcı radyasyonların eşit dozları aynı biyolojik etkiyi yaratmaz.
-Değişik radyasyon tiplerinin biyolojik ortam içinden geçerken yolları üzerinde oluşturdukları iyonlaşma ve uyarma olaylarının sayı ve dağılımları farklıdır.
-Her iyonlaşma ve uyarılma olayı, radyasyon enerjisinin bir kısmının geçtiği ortama bırakılmasına yol açtığından, bu olaylar radyasyon yolu boyunca her birim uzaklıkta enerji kaybı meydana gelir (Lineer Enerji Transferi).
-Biyolojik hasarda doku tarafından absorblanan doz miktarı kadar, dozun absorblanma süresi de etkilidir.

2-Maruz Kalan Hedefin Karakteristiği;

İnsan vücudundaki çeşitli doku ve organları oluşturan hücreler şekil ve özelikleri bakımından farklı oldukları gibi radyasyona karşı gösterdikleri hassasiyet de farklıdır.
-Radyasyona karşı hassasiyet sık bölünen hücreler ve tam olarak olgunlaşmamış hücrelerde fazladır.
-Hücrenin bölünme safhası ve hücrenin faaliyeti etkendir. Metabolik aktivitesi yüksek olan hücrelerde radyasyon direnci düşüktür.
-Kıl, saç, tırnak gibi mitotik olarak sıkça bölünen hücreler oldukça hassastır. Radyoterapi sürecinde saç dökülmesi, tırnak dokusundaki bozulmaların sebebi de budur.
-Radyasyon etkisi vücudun maruz kalan bölgesine ve bu bölgenin genişliğine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Örneğin karın bölgesi bacağa göre daha hassastır. Aynı şekilde geniş bir alanın maruz kalması, küçük bir alana kıyasla daha güçlü etki oluşturur.
-Kişilerin başta Bağışıklık Sistemi olmak üzere bedensel direnci ve duyarlılık seviyesindeki farklılık önemlidir.
-Kişinin yaş, cinsiyet ve sağlık durumu, radyasyon etkisinin şekli, ortaya çıkış süresi ve etkinin gücünü belirlemede önemlidir.
Kısa Süreli Radyasyona Maruz Kalan Beden Üzerinde Oluşan Ani Etkiler Ne Şekilde Görülür?

1-Deride bozulma, kızarma, tüylerin dökülmesi, deri ve derin dokularda kangren,
2-Yumurtalıklar ve testislerin ışınlanmasıyla geçici ve devamlı kısırlık,
3-Sindirim sisteminin koruyucu dokuları ve kan yapıcı dokular gibi üretici dokularda anormal artış ya da azalma,
4-Sinir sistemi ve diğer sistemlerin fonksiyonlarının bozulması.

Akut radyasyon etkisi kısa süreli olup en geç 1 ay sonra ortaya çıkar.

Uzun Süreli Dış Radyasyona Maruz Kalan Bedende Görülen Etkiler Nasıl Hissedilir?

1-Kanser yapıcı etki: X ışınları cilt kanseri, kemik tümörleri, lösemi gibi kanser türlerini meydana getirir.
2-Radyasyona maruz kalma erken yaşlanmaya neden olarak, doğal ömür süresinin kısalmasına yol açar,
3-Embriyonal gelişim ve genel gelişim üzerinde etkilidir.
4-Doğurganlığı azaltıcı etkiye sahiptir,
5-Gözlerde katarakt oluşumunu tetikler.
Radyasyon hangi organ ve dokularda hangi etkileri gerçekleştirir?

Radyasyon hasarlarına karşı tepkiler; ışınlanan organ ve dokuların radyasyon duyarlılıklarıyla bu organ ve dokuların vücuttaki işlevlerine bağlıdır. Radyasyon bir doku veya organın ürettiği hormon, enzim, mukus gibi ürünlerde artış ya da azalmaya, doku veya organın büyümesinde ve normal gelişim sürecinde aksaklıklara, fonksiyonel bozukluklara veya doku / organın ölümüne sebep olur.

Radyasyon nedeniyle hasara uğramış doku tamamen tahrip olmamışsa tamir süreci başlar. Dokun ölümleri ise tamir olunamayan hasarlar sonucu oluşur.

Belirli Organlar İçin Radyasyon Etkileri:

1-Kan ve Kan Yapıcı Dokular;

-Lökositler (Lenfositler, Granülositler, Trombositler) ve Eritrositler, Plazma Hücreleri gibi farklı kan hücrelerinin ömürleri ve radyasyona duyarlılıkları farklı olduğundan oluşan radyasyon hasarları da farklıdır.
-Kan hücre sayılarının azalma etkisi; lökositlerde vücudun enfeksiyonlara karşı direncini azalır. Trombositlerin azalması kanın pıhtılaşmasını önler.
-Eritrosit azalması ise soluk beniz, nefes darlığı, kalp çarpıntısı ve genel halsizlik ile belirgindir.
-Kemik iliği, kronik ışınlanmanın uzun süreli etkilerine karşı hassastır.
-Kan yapıcı organlardan dalak ve lenf düğümleri de radyasyona karşı çok hassastır.

2-Deri ve Saç;

-Deri kolayca hasara uğramakla birlikte, lokal olarak kendini yenileyebilme yeteneği üstündür. Hassasiyeti yüksek olduğundan çok küçük dozlarda bile klinik belirtiler hissedilir.
-Kıl dipleri de aşırı hassasiyet gösterdiğinden saç, sakal ve cilt kılların büyümesi durabilir (100 ratlık dozdan sonra).
-2000-3000 ratlık dozdan sonra deride şiddetli kızarma ve su toplama başlar, 2. derece yanık oluşur. Kaşıntı, yanma hissi ve aşırı ızdırap vericidir. Deride yara izleri kalır.
-Yağ ve ter bezleri tahrip olduğundan ciltte kuruluk ve çatlaklar oluşur.
-Tırnaklar dışa doğru kıvrılır.

3-Sindirim Sistemi;

-Sindirim kanalında salgılamanın azalması ve hücre yenilenmesinin durması
-Mide bulantısı ve kusma
-En hassas kısım olan ince barsaklarda hücreler ve barsak mukozası etkilenir, yaralanma ve ülser oluşumu görülür.

4-Akciğerler;

-Hava keseleri ve bunları besleyen hücrelerin tahribi,
-Çözünemeyen radyoaktif parçacıklar akciğer tümörü oluşumuna sebep olur.
-Suda çözünebilenler, hava keseciklerinden kana geçerek vücudun başka yerlerinde hasar oluşturur.
-Vücudun başka bir bölgesinde radyasyon etkisiyle oluşmuş olan toksik ürünler de kan dolaşımıyla akciğere taşınarak burada zararlı etkiler yaratabilir.

5-İdrar Yolları;

-Dış kaynaklı radyasyonlar dokuları tahrip ederek böbrek fonksiyonlarını bozar.
-İç radyasyonlar ise böbreklerde konsantre olur.
-İdrarda kan görülmesi, böbreklerde hasar olduğunun göstergesidir.
-Üreter ve mesanede de hasar oluşabilir. İdrar yapma zorluğu gibi problemlere sebep olur.

6-Kemikler;

-Kemiklerde lezyonlar oluşur.
-100 Rem gibi küçük dozlarda çocuklarda kemik büyümesi geçici olarak durur.
-1000 Rem’den yüksek dozlarda nekroz ve kemik kırılmaları görülür.
-Kemik ve kemik iliğinin tahribatı ile tümör oluşumu görülür.

7-Gözler;

-Birkaç yüz Rat gibi dozlarda akut konjektiva ve kornea iltihabı görülür.
-Retina gibi göz merceği de oldukça hassastır. H tahribatı veya ölümü ile katarakt oluşur.

8-Sinir Sistemi;

-Fizyolojik değişimleri kesinlik kazanmamış olmakla birlikte, heyecanlanmada azalma,
-Uyarılma ve inhibisyon süreçleri arasında dengesizlik,
-Şartlı reflekslerde değişimler görülür.

9-Üreme Organları;

-Yumurtalık ve testisler radyasyon hasarına uğrayan en hassas organlardır.
-Döllenmede geçici değişiklikler,
-Erkeklerde kadınlardan daha düşük dozlarda olmak üzere kısırlık etkisi,
-Küçük dozlara maruz kalma ile kadınlarda yumurtlama ve reglin durması veya düzenli olmaması, (doza bağlı olarak 1 aydan birkaç aya kadar değişen sürelerde)
-Hamilelikte radyasyona en hassas dönemin 18-48. Günler olduğu tahmin edilmektedir.
Radyasyonla çalışanların ömür uzunlukları

Yapılan çalışmalar radyologların ortalama ömür uzunluklarının genel popülasyondaki insanların ortalama ömür uzunluklarından %8 daha kısa olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Her röntgen çektirmenin ömür uzunluğunu %0,01 oranında kısalttığı ve ortalama ömür uzunluğunun 67,1 yaş olduğu kabul edilirse, 1 röntgen çektirmenin kişinin ömrünü 2,5 gün kısaltması olasıdır.

Radyasyon altında çalışan uçak pilotları, uçak teknisyenleri, hostesler, kimya sektöründeki yetkililer, sağlık personelleri ve daha birçok meslek grubu radyasyonun etkilerini azaltmak için Biyolojik Kuantum’a yönelebilirler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Top